Bugün "Tuça sizi Twitter'dan izliyor" diye bir mail alınca hatırladım Twitter diye bir şeyin varlığını. Bir gireyim de şu hesabımı kapatayım dedim. Kullanıcı adımı hatırlayamadım. Sonra, neyse buldum, nerden sileceğimi öğrendim derken, tıkladım hesabımı kapat tuşuna, Twitter bana ne desin! Neymiş efendim twitter'a bir şey oluyormuş da bu özellik bir süreliğine kapatılmış. Hayvanlık, danalık, terbiyesizlik bu!
Neyse, esas konu bundan ayrı aslında. Çok az zamanım kaldığı için biraz canım sıkılıyor uydurmasyon kısa filmimin çekimlerine. Aradığım oyuncular liseli gençlik olduğu için telefonda konuşamıyoruz, mesaj atmam gerekiyor filan...
Bir de bunların üzerine hasta oldum cumartesi günü. Yani daha doğrusu hastalıkla sağlıklı olmak arasında gidip geliyorum. Savaşıyor vücudum maşallah ama o sırada olan kafama oluyor. Baş ağrılarım dinmiyor, ateşim hep belli bir seviyede dolanıyor (sanki).
Durumlar böyle olunca ben de ne yapayım, acıların müziği, blues dinlemeye başladım. Birkaç haftadır resmen ellerim kaşınıyordu zaten, şu itunes'a gireyim de biraz şarkı satın alayım diye!!! Öyle yani, aldım, devamlı mızıka çalıyormuşçasına dolaşıyorum ortalıkta :)) kıh kıh
Çarşamba, Kasım 26, 2008
Salı, Kasım 25, 2008
AVID kullandım!!!
Hafta sonu çekimleri beklediğimden daha az hummalı geçti. Cuma akşam 9'da oyuncumuzun satışı üzerine bütün hikayeyi (!) değiştirmek zorunda kaldık. Ertesi gün de hemen çekimlere geçmek zorunda olduğumuz için biraz sıkıştı tabii her şey. Dün kaseti bilgisayara aktardık ve senaryoyu yazacak insan da belirttiğimiz fikre sadık kalıp onu netleştirmek yerine, havalı birkaç numara yapmaya çalıştığı için, bir sürü bağlantısız parça geçti elimize. Bakalım kurgunun sonucunda nasıl bir şey çıkacak ortaya...
Dün hard-disk'e aktarma işlemlerini AVID'le yaptım. Okulun bir AVID Work Station'ı var (böyle mi deniyor bilmiyorum :D) Daha önce sadece 1 tam gün, aptal bir tutorial izlemiştim, ama basit anlamda bir şeyler yapılabiliyormuş bu kadar bilgiyle de... Bilgisayara geçirdikten sonra, kendimize kopyalamak için biraz beklemek zorunda kalınca, ben de küçük bir örnek kurgulamaya çalıştım, yani AVID kullandııım!! :D kıh kıh.
Amaan, bu Blogger video şeyi, 16:9 gösteremedi, uğraşamayacağım şimdi, ama anladınız siz normalde nasıl göründüğünü :D
Bu sahne bir barmışçasına geçiyor. 10 saniyelik bir bölüm kurguladım sadece ve nasıl bir şeye benziyor merak edenlere diyerek koyuyorum buraya. Mekanımız aslında bizim mutfağımız. Mutfağın normal hali de şöyle :) Işığın ve kameranın mucizesi işte...
Dün hard-disk'e aktarma işlemlerini AVID'le yaptım. Okulun bir AVID Work Station'ı var (böyle mi deniyor bilmiyorum :D) Daha önce sadece 1 tam gün, aptal bir tutorial izlemiştim, ama basit anlamda bir şeyler yapılabiliyormuş bu kadar bilgiyle de... Bilgisayara geçirdikten sonra, kendimize kopyalamak için biraz beklemek zorunda kalınca, ben de küçük bir örnek kurgulamaya çalıştım, yani AVID kullandııım!! :D kıh kıh.
Amaan, bu Blogger video şeyi, 16:9 gösteremedi, uğraşamayacağım şimdi, ama anladınız siz normalde nasıl göründüğünü :D
Bu sahne bir barmışçasına geçiyor. 10 saniyelik bir bölüm kurguladım sadece ve nasıl bir şeye benziyor merak edenlere diyerek koyuyorum buraya. Mekanımız aslında bizim mutfağımız. Mutfağın normal hali de şöyle :) Işığın ve kameranın mucizesi işte...
Cuma, Kasım 21, 2008
Yeni oyuncak...
:))
Çek Cumhuriyeti'ne geldiğimden beri hayallerimi süsleyen olay sonunda gerçekleşti :) Görüntü Yönetmeni hocamız, pek takdir ettiğimiz Mr. Riestra, okuldaki koordinatörümüzü ikna ederek, bize güzel bir JVC kamera kopardı. Onunla birlikte, kasetler, mikrofon, boom, kablolar, filtreler vs. yani bir çekim için gereken önemli elemanları da toparladı. Işıklarımız yok belki ama, onlar için de evdeki bir takım kaynakları kullanıp bir şeyler yapmaya çalışacağız.
2 ayın sonunda ilk defa kamerayı elliyor olmak güzel bir duygu, ne çekeceğimize dair henüz net bir fikrimiz olmasa da :) İşte yeni oyuncak bulmuş bir çocuk olarak ilk fotoğraflarım :D Bakalım çektiğimiz şey sonunda birilerine göstermeye değer bir hale dönüşecek mi...
Çek Cumhuriyeti'ne geldiğimden beri hayallerimi süsleyen olay sonunda gerçekleşti :) Görüntü Yönetmeni hocamız, pek takdir ettiğimiz Mr. Riestra, okuldaki koordinatörümüzü ikna ederek, bize güzel bir JVC kamera kopardı. Onunla birlikte, kasetler, mikrofon, boom, kablolar, filtreler vs. yani bir çekim için gereken önemli elemanları da toparladı. Işıklarımız yok belki ama, onlar için de evdeki bir takım kaynakları kullanıp bir şeyler yapmaya çalışacağız.
2 ayın sonunda ilk defa kamerayı elliyor olmak güzel bir duygu, ne çekeceğimize dair henüz net bir fikrimiz olmasa da :) İşte yeni oyuncak bulmuş bir çocuk olarak ilk fotoğraflarım :D Bakalım çektiğimiz şey sonunda birilerine göstermeye değer bir hale dönüşecek mi...
Salı, Kasım 18, 2008
RTE CERN'DE!
Büyük harfler pek yakıştı bu başlığa.
www.ntvmsnbc.com.tr'den alınmıştır aşağıda gördüğünüz fotoğraf (Kimin çektiği yazmıyor kusuruma bakmayın, AA diyelim). Çekenin eline sağlık :) İronik bir Türkiye anını daha ölümsüzleştirmiş...
Haberin devamı için, http://www.ntvmsnbc.com.tr/news/466220.asp
www.ntvmsnbc.com.tr'den alınmıştır aşağıda gördüğünüz fotoğraf (Kimin çektiği yazmıyor kusuruma bakmayın, AA diyelim). Çekenin eline sağlık :) İronik bir Türkiye anını daha ölümsüzleştirmiş...
Haberin devamı için, http://www.ntvmsnbc.com.tr/news/466220.asp
Cumartesi, Kasım 15, 2008
Yazarken dinlenen grubun/albümün, yazılan şeye etkisi
EST mi, Alter Bridge mi?
Kimbilir hangisi daha iyi fikirdi...
Kimbilir hangisi daha iyi fikirdi...
Çeklerin tren ağı
Çek Cumhuriyeti içinde aklınıza gelen nerdeyse her yere trenle gidebilirsiniz. Bazen birkaç aktarma birden yapmanız gerekebiliyor, ya da trenler çok eski olduğu için pek konforlu değil ama kesinlikle tahammül edilebilir ve kesinlikle tercih ediliyor...
Bizim tren ağımızla karşılaştırmak isteyenler için, şöyle bir haritalarını koysam yeterli olur sanırım...
Bizim tren ağımızla karşılaştırmak isteyenler için, şöyle bir haritalarını koysam yeterli olur sanırım...
Cuma, Kasım 14, 2008
Howard TV
Şöyle diyelim ki bir şekilde, Howard Stern TV izledim. AC/DC'yle ilgili bir şeyler bakınıyordum ve Angus'la Brian'ın konuk olduğu bir programa denk geldim. Daha önce bir Stern talk-show'u dinlememiş olduğu için utanmalı mıyım bilmiyorum ama adamı ilk görüşümdü bu ve programdan,
tiksindim...
Amerika'nın en pahalı radyo insanı olması ya da tarihin en önemli radyocuları arasında olması, programın rezalet olması gerçeğini değiştirmiyor ne yazıkki. O yardımcısı zenci kadının araya girmeye çalışıp beceremeyip nohaha diye kahkalar atışı, herkesin üst üste manyak gibi konuşması, Stern'ün konuklarını tokatlayan hızla konuları değiştirmesi, sansürsüz olacağız diye durup dururken günde kaç kere zitişiyorsun diye aptal sorular sorması... Bu zekice ya da dinamik filan değil, bariz boktan programcılık. Çok ünlü olduğu için kimse bir şey diyemiyor olabilir, fanatikleri filan da olabilir ama, benim izlediğim kadarıyla rezalet bir program sunuyor...
Bu neyi değiştirir, bundan size ne ya da ben niye yaziyorum buraya hiçbir fikrim yok :D
tiksindim...
Amerika'nın en pahalı radyo insanı olması ya da tarihin en önemli radyocuları arasında olması, programın rezalet olması gerçeğini değiştirmiyor ne yazıkki. O yardımcısı zenci kadının araya girmeye çalışıp beceremeyip nohaha diye kahkalar atışı, herkesin üst üste manyak gibi konuşması, Stern'ün konuklarını tokatlayan hızla konuları değiştirmesi, sansürsüz olacağız diye durup dururken günde kaç kere zitişiyorsun diye aptal sorular sorması... Bu zekice ya da dinamik filan değil, bariz boktan programcılık. Çok ünlü olduğu için kimse bir şey diyemiyor olabilir, fanatikleri filan da olabilir ama, benim izlediğim kadarıyla rezalet bir program sunuyor...
Bu neyi değiştirir, bundan size ne ya da ben niye yaziyorum buraya hiçbir fikrim yok :D
Çarşamba, Kasım 12, 2008
Winamp'in shuffle'ı
Hiç sevmem shuffle denen şeyi, bugün o kadar güzel dizdi ki şarkıları anlatamam. Ne zaman bir şarkı düşünsem, sıradaki şarkı o oldu, o derece...
Vallahi ellemiyorum :) itunes'un shuffle'ına 5 basar!! ;) hahahaha
Ne demişler, yalan dünyaya geldim diye, unuttum sanma düşleri de... :D Seviyoruz "gecegece"yi. Hadi aklıma gelmişken bir kez daha:
http://www.myspace.com/gecegece
Vallahi ellemiyorum :) itunes'un shuffle'ına 5 basar!! ;) hahahaha
Ne demişler, yalan dünyaya geldim diye, unuttum sanma düşleri de... :D Seviyoruz "gecegece"yi. Hadi aklıma gelmişken bir kez daha:
http://www.myspace.com/gecegece
Salı, Kasım 11, 2008
Krep, mısır...
İnsanın ne özleyeceği belli olmuyor ama pazar sabahlarımın alışkanlığı haline gelmiş krep olmadan yaşamayacağım belliydi :)
Aldığım tarifler doğrultusunda eksiltili olarak yani kabartma tozunu unutarak krep yaptım bugün hiç de fena olmadı. Hemen tarifini yazayım kısaca,
1 yumurta, 2 çorba kaşığı zeytin yağı, 1 bardak un, 1 bardak süt ve 1 çay kaşığı kabartma tozu...
Bu kadar basit, güzelce çırpılacak, sonra önceden kızdırılmış tavada pişirilecek.
ve ayrıca geçen gün Tesco'da dondurulmuş mısır buldum. Koçanıyla, tam mısır yani. Aaa diyip aldım, az önce de onu yedim ve inanılmazdı! Dondurulmuş ürünlerden hep nefret etmişimdir ama bu mısır, böyle yumuşacık ve bal gibi tatlıydı. Bizim mısırlar gibi, bittikten sonra koçanını fışp fuşp diye emecek kadar güzel değildi tabii ki ama yine de fena değildi...
ve dün 2. kestane denemem de fiyaskoyla sonuçlandı. Nasıl bir insan kestane pişirmeyi beceremez demeyin. Suda biraz çok bekletmişim galiba, fırında da biraz uzun süre unutunca bir açtım kapağı... Tostun arasından akan kaşarlar gibi, kestanelerin kenarlarına açtığım minik yarıklardan kestaneler akmış :D hihi yapış yapış rezil bir şey oldu, yarısını bile yiyemeden atmak zorunda kaldım bunları da...
Neyse, böyle yani işte Çek Cumhuriyeti'nde yemek durumları. Yazmamak için, oyalanıyorum da (yazarak!).
Aldığım tarifler doğrultusunda eksiltili olarak yani kabartma tozunu unutarak krep yaptım bugün hiç de fena olmadı. Hemen tarifini yazayım kısaca,
1 yumurta, 2 çorba kaşığı zeytin yağı, 1 bardak un, 1 bardak süt ve 1 çay kaşığı kabartma tozu...
Bu kadar basit, güzelce çırpılacak, sonra önceden kızdırılmış tavada pişirilecek.
ve ayrıca geçen gün Tesco'da dondurulmuş mısır buldum. Koçanıyla, tam mısır yani. Aaa diyip aldım, az önce de onu yedim ve inanılmazdı! Dondurulmuş ürünlerden hep nefret etmişimdir ama bu mısır, böyle yumuşacık ve bal gibi tatlıydı. Bizim mısırlar gibi, bittikten sonra koçanını fışp fuşp diye emecek kadar güzel değildi tabii ki ama yine de fena değildi...
ve dün 2. kestane denemem de fiyaskoyla sonuçlandı. Nasıl bir insan kestane pişirmeyi beceremez demeyin. Suda biraz çok bekletmişim galiba, fırında da biraz uzun süre unutunca bir açtım kapağı... Tostun arasından akan kaşarlar gibi, kestanelerin kenarlarına açtığım minik yarıklardan kestaneler akmış :D hihi yapış yapış rezil bir şey oldu, yarısını bile yiyemeden atmak zorunda kaldım bunları da...
Neyse, böyle yani işte Çek Cumhuriyeti'nde yemek durumları. Yazmamak için, oyalanıyorum da (yazarak!).
Pazar, Kasım 09, 2008
Evet, Mustafa
Şu dönemde Türkiye'de olamayışımdan ve Mustafa'yı izleyememekten o kadar muzdaribim ki anlatamam.
Babamın forward'ladığı mailden, okuduğum haberlere kadar, Can Dündar'ın -muhtemelen kendisi için kötü sonuçlanacak- bir olay yarattığı kesin.
Aslında tersi bir durum beklenemezdi. Büyütülüşümüz, ilk okuldan itibaren elimize tutuşturulan tarih kitapları vs. Beklenen ve bugune kadar 30 defa tekrarlanmış bir bakış açısından en ufak bir sapma bile, tepkiyle karşılaşmak zorunda...
Tekrar söyliyeyim, filmi izlemedim, bir yorumum yok bu konuda ancak bu denli Atatürkçü görünüp deliren insanlar, Can Dündar'ı dava edenler, mailler döşeyen, yazılar yazanlar, RTE esas Atatürkçü benim dediğinde, Atatürk'ün aşağılandığını düşünmüyor mu? Atatürk aşağılanıyor diye internet sayfaları kapanırken çağdaş medeniyetler seviyesine öyle gelinemeyeceğini kim söyleyecek birilerine? 1 tane bile (Sinan Çetin'in yamrusu hariç) film akademisi olmayan ülkemde, bir gazeteciden başka kimse gösterime girebilecek belgesel çekemezken, neden kimse "neden" diye sorgulamıyor?
Babamın forward'ladığı mailden, okuduğum haberlere kadar, Can Dündar'ın -muhtemelen kendisi için kötü sonuçlanacak- bir olay yarattığı kesin.
Aslında tersi bir durum beklenemezdi. Büyütülüşümüz, ilk okuldan itibaren elimize tutuşturulan tarih kitapları vs. Beklenen ve bugune kadar 30 defa tekrarlanmış bir bakış açısından en ufak bir sapma bile, tepkiyle karşılaşmak zorunda...
Tekrar söyliyeyim, filmi izlemedim, bir yorumum yok bu konuda ancak bu denli Atatürkçü görünüp deliren insanlar, Can Dündar'ı dava edenler, mailler döşeyen, yazılar yazanlar, RTE esas Atatürkçü benim dediğinde, Atatürk'ün aşağılandığını düşünmüyor mu? Atatürk aşağılanıyor diye internet sayfaları kapanırken çağdaş medeniyetler seviyesine öyle gelinemeyeceğini kim söyleyecek birilerine? 1 tane bile (Sinan Çetin'in yamrusu hariç) film akademisi olmayan ülkemde, bir gazeteciden başka kimse gösterime girebilecek belgesel çekemezken, neden kimse "neden" diye sorgulamıyor?
Gece gece Pisek
Çarşamba, Kasım 05, 2008
Apple nefretim
Apple'dan nefret ettiğimi söylemiş miydim?
Bugun, Mac Book'unu alalı ilk yılı dolmadan pili bozuk çıkan (fişe takılı olmadan çalışmayan) 2. insanla karşılaştım. Egecim biraz hırçınlaşıp 2 günde çözmüştü olayı ama Avrupa'da işler öyle yürümüyordur eminim.
Ayrıca bir program ekleyeyim kaldırayım derken, Apple'ın Bonjour ve Mobile Device Support isimli programlarıyla karşılaştım. Hiç kullanmadığım, kurulum sırasında isteyip istemediğim sorulmayan programlar. Uninstall ettim ama kötü anılarım canlandı hemen.
Yaklaşık 1 ay önce, gerizekalı Bonjour'u Uninstall etmeme rağmen, sürekli çalışan bir dll dosyasını silemediğim için, registry'ye girmiş, ismi geçen bütün her şeyleri silmiştim. Sonra da bir daha açılmamıştı bilgisayarım :D Ben de malım kabul ediyorum ama, niye arkadaşım! Niye ben istemediğim halde yüklüyorsun o programları? Almayacağım baska icakcuk, niye çalışıyorsun arkada? Niye gapless playback diye kastırıyorsun beni?
Ayrıca niye başka bilgisayarlarda çalışmayacak codec'ler üretip, bunları video editleme programlarının standardı yapıyorsun?
Hepsinin cevabını biliyorum tabii ki. Microsoft'tan da nefret ediyorum. Sadece rengine şekline kanan sevgili insancıkların da gerçekleri kabullenip, Mac'lerinden en az benim kadar nefret etmesini istiyorum :D
aaa ve o açılış sesi. nııııı ıyyygh
ve tabii ipod'umun kapanmadigini soylemis miydim? Yani, kapatmak icin basili tutuyorum o play tusuna ve kapanmasi gereken saniye geldiginde, en ustteki baslik bolumu degisiyor sadece. 7. denememde de kapaniyor.
Bu sayfayı da pek sevdim:
http://www.brokenmacbook.com/
Bugun, Mac Book'unu alalı ilk yılı dolmadan pili bozuk çıkan (fişe takılı olmadan çalışmayan) 2. insanla karşılaştım. Egecim biraz hırçınlaşıp 2 günde çözmüştü olayı ama Avrupa'da işler öyle yürümüyordur eminim.
Ayrıca bir program ekleyeyim kaldırayım derken, Apple'ın Bonjour ve Mobile Device Support isimli programlarıyla karşılaştım. Hiç kullanmadığım, kurulum sırasında isteyip istemediğim sorulmayan programlar. Uninstall ettim ama kötü anılarım canlandı hemen.
Yaklaşık 1 ay önce, gerizekalı Bonjour'u Uninstall etmeme rağmen, sürekli çalışan bir dll dosyasını silemediğim için, registry'ye girmiş, ismi geçen bütün her şeyleri silmiştim. Sonra da bir daha açılmamıştı bilgisayarım :D Ben de malım kabul ediyorum ama, niye arkadaşım! Niye ben istemediğim halde yüklüyorsun o programları? Almayacağım baska icakcuk, niye çalışıyorsun arkada? Niye gapless playback diye kastırıyorsun beni?
Ayrıca niye başka bilgisayarlarda çalışmayacak codec'ler üretip, bunları video editleme programlarının standardı yapıyorsun?
Hepsinin cevabını biliyorum tabii ki. Microsoft'tan da nefret ediyorum. Sadece rengine şekline kanan sevgili insancıkların da gerçekleri kabullenip, Mac'lerinden en az benim kadar nefret etmesini istiyorum :D
aaa ve o açılış sesi. nııııı ıyyygh
ve tabii ipod'umun kapanmadigini soylemis miydim? Yani, kapatmak icin basili tutuyorum o play tusuna ve kapanmasi gereken saniye geldiginde, en ustteki baslik bolumu degisiyor sadece. 7. denememde de kapaniyor.
Bu sayfayı da pek sevdim:
http://www.brokenmacbook.com/
Cumartesi, Kasım 01, 2008
Queen + Paul Rodgers October 31, 2008 O2 Arena Prague Set-List
Here's the setlist for the tonight's show at the O2 arena in Prague. They seem to change it a little with every concert.
Hammer To Fall
Tie Your Mother Down
Fat Bottomed Girls
Another One Bites The Dust
I Want It All
I Want To Break Free
C-Lebrity
Surf's Up... School's Out
Seagull (Bad Company) - acoustic Rodgers
Love Of My Life - acoustic May
39 - acoustic May and the band
Upright bass solo
Drum solo (This part is amazing!!!)
I'm In Love With My Car
It's A Kind Of Magic (with extended guitar solo)
Say It's Not True
Bad Company
We Believe
Guitar solo
Bijou (feat. Freddie's vocals)
Radio Ga Ga (With Metropolis film on the background)
Crazy Little Thing Called Love
Show Must Go On
Bohemian Rhapsody (feat. Freddie's vocals)
------
Cosmos Rockin'
All Right Now
We Will Rock You
We Are The Champions
God Save The Queen
---------------------------
Overall the show was great but Paul Rodgers had some bad moments. May and Taylor were amazing. More to coome about the show, in Turkish :)
Hammer To Fall
Tie Your Mother Down
Fat Bottomed Girls
Another One Bites The Dust
I Want It All
I Want To Break Free
C-Lebrity
Surf's Up... School's Out
Seagull (Bad Company) - acoustic Rodgers
Love Of My Life - acoustic May
39 - acoustic May and the band
Upright bass solo
Drum solo (This part is amazing!!!)
I'm In Love With My Car
It's A Kind Of Magic (with extended guitar solo)
Say It's Not True
Bad Company
We Believe
Guitar solo
Bijou (feat. Freddie's vocals)
Radio Ga Ga (With Metropolis film on the background)
Crazy Little Thing Called Love
Show Must Go On
Bohemian Rhapsody (feat. Freddie's vocals)
------
Cosmos Rockin'
All Right Now
We Will Rock You
We Are The Champions
God Save The Queen
---------------------------
Overall the show was great but Paul Rodgers had some bad moments. May and Taylor were amazing. More to coome about the show, in Turkish :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)