Pazar, Aralık 14, 2008

Merak edene...

4-5 gündür dış dünyayla ilişkim kesilmişti. 1 aya yakın süren oyuncu arayışım sonuçsuz kalınca, bu hafta başında ölümcül soruyla karşı karşıya kaldım!! Filmi alakasız 2 oyuncuyla çekmeli miii çekmemeli mi...

Çarşamba gününe kadar bu soruyu erteleyip sonra da çekmeye karar verince de dünyam birbirine girdi doğal olarak.

Çekim mekanları, çekim senaryosu, çekimler için birçok şema hazırdı ama hala tüm olayın bütün cevaplarını bilmiyordum kafamda. Bilemedim de zaten sonradan :) Ama bir şekilde hey hay hüy diyip bu hafta sonu çektik bir şeyler. Başkalarına gösterebilecek kadar bile bir şey çıkmayabilir sonunda, bütün çekimleri izleyemedim ama, önemli tecrübeler edindim sonunda. Ufacık bir kısa film için bile olsa ve bütün ekip teknik olarak arkadaşlardan da oluşsa, küçük projelerdeki genel işleyişe dair birkaç bir şey edindiğimi söyleyebilirim sanırım.

Asla, hiçbir yapımı son dakikayı sıkıştırıp aceleye getirmemek lazımmış mesela. Özellikle kamera başındaki adamla her şey çekimlerden önce kesinleştirilmeli. Aptalca bir iktidar kavgası var çünkü bu iki insan arasında: yönetmen-görüntü yönetmeni. Bir şekilde onun dediği oluyormuş gibi yaparak, istediğim her şeyi edindim sonuçta ama, garip bir insan ilişkileri yumağı durumu söz konusuymuş onu öğrendim. Muutlaka filmin her bir karesi için ne istiyorsun onu bilmek gerekiyormuş ve de. Ben pek hazırlıklı olmadığım için, bazı bölümlere üstün körü dediğimiz yöntem hakim oldu mesela.

Doğal olarak yorulup aceleye getirme bölümü de var tabii. Hazırlanan takvime uymak gerekiyor yani. İnsanlar boşuna söylemiyor, günde 2.5 sayfadan sonrası aşar diye :) Sonlara doğru o kadar kötü aydınlatmalar yaptık ki. Görüntü yönetmeninin dahiyane fikriyle, kocaman bir ARRI'yi tavana tutup, üzerine mavi filtre geçirip, diyaframı da biraz kısınca gece oluyormuş gibi olmadı yani mesela.

Aslında bütün bunların toplamında, tamamen gönüllü bir kısa film çekimi için birinci şart, %100 gönüllü yani aklını bu işe vermiş bir ekip gerekiyormuş. Eğer ordaki insanlar, bitse de gitsek diyorsa ve bunu söylemiyor, bitirip de gidivermeye çalışıyorsa, işleri toparlamak hiç de kolay değilmiş.

ve tabi en önemlisi, o filmi çekmeyi o kadar çok istemeliymiş ki insan, karşısına çıkan bu ve benzeri 100 tane şeye göğüs gersin ve emaaaan demesin. Benim gibi yapmasın yani :)

Neyse, öğreniyoruz. Daha çok var öğreneceğimiz ama kitaplarda yazmıyor tabii ki hiçbiri. Yani yazsa da görmeden, denemeden, göt olmadan anlaşılmıyormuş. İyi oldu... Daha iyilerini yaparız inşallah ilerde :))

1 yorum:

Can dedi ki...

Hmmm, isteksiz çalışanın elini matkapla delmek...
Motive ediyor mu bu şimdi?