Cumartesi, Mart 29, 2008

Whitesnake "Good To Be Bad"

Müzik dünyasının kötü durumda olduğu zaten aşikar, grupların albüm satışlarından para kazanmasına imkan kalmadı denebilir. Zaten bunu Radiohead'in albümünü dağıtıvermesinden de anlamak mümkün. Her ne kadar cesur bir hareket olsa da, zaten para kazanamıyor olmasalardı, herhalde verivermezlerdi albümlerini di mi?

Şimdilik gruplar, müzisyenler için çözüm konserlerden geçiyor (En azından yurtdışında). Ve hatta artık tek başlarına konserler de yeterli değil. Bütün konser alanını doldurabilmek, en çok sayıda izleyiciyi çekebilmek için gruplar işbirliğine gidiyor, ortak turnelere çıkıyor. Bu anlayışa güzel bir örnek, bu yaz ülkemizde olacak! Aslında bir yandan da şanslıyız, çünkü 2 dev grup, Whitesnake ve Def Leppard arka arkaya 2 gün canlı canlı İstanbul'da.

Def Leppard Amerikanlaşmış ve zaten popçu olan rock tavırlarını iyice country ve blues esintileriyle doldurmuş olabilir. Ama yine de sahnede, rock camiasının en yetenekli gitaristlerinden birini izleyeceğiz: Vivian Campbell.

Whitesnake ise ayrı bir konu. Coverdale abimiz geçen senelerde de gelmiş, kalbimizi fethetmişti. Konseri Kuruçeşme'de zannedip oraya gitmiş, son dakikada Park Orman'a yetişmiştim, o salaklığım ayrı, 2 bis'den sonra bir de "Soldier Of Fortune" patlatışı insanın başına az gelebilecek güzelliklerden biriydi...

Neyse, başlıktaki konudan çok uzaklaştım :D Whitesnake, 11 yıl aradan sonra yeni bir albüm çıkardı. Henüz şu an 2. dinleyişimin yarısındayım, ama bir şeyler yazmadan geçemedim. BOMBA! :D

Galiba eski kafalıyım. Galiba nesiller arasında fark böyle böyle oluşuyor ve galiba bu yüzden olursa 20 yıl sonra çocukları anlamayacağım, ama n'apyim seviyorum eski kafalı Klasik ROCK!!! :D Eline sağlık Coverdale'imizin. Çatur çutur girişiyor, cazgır cazgır gitarlar, adeta kafanıza vurulduğunu hissettiğiniz bagetler, altı dolduran doygun bir bas... Whitesnake'in güçlü tonları yerli yerinde. Coverdale sesini koruyor ve aralara serpiştirilen o eski kafalı balad'lar yok mu, en çok da onlara bayılıyorum galiba :D

Efendim, Whitesnake - Good To Be Bad, tavsiyemizdir, seveni kaçırmasın, eski günleri özleyen elinden bırakmasın diyorum :D Ha bir süre sonra sıkmıyor mu, sıkıyor o ayrı, ama o zamana kadar şişenin dibini çoktan görmüş olmak gerekiyor :))


Çarşamba, Mart 26, 2008

Apocalyptica Ankara'da!

Bu sanıyorum 3. izleyişimiz olacak onları ama inanılmaz sahne enerjilerine, 10. defa için bile gidilir. Yeni şarkıları da canlı dinlemenin tadı ayrı olacak gibi.

Bu arada keşke fin bir solist bulsalar da devamlı onunla gezseler, ayrı bir tadları olacak o zaman.




Çarşamba, Mart 19, 2008

Varan konforu :D

Hocam hayırlı olsun :D

Eskişehir-Ankara arasına hızlı tren sürati gelmedi ama en azından Varan konforu gelmiş durumda!! Hiç haberim yoktu, geçen gün arabayla Sivrihisar sonrası bir Varan otobüsünün yanından geçince dank etti, ne işi var bu otobüsün burada diye. Meğer, şubatın başından itibaren Varan seferleri başlamış Bursa ve Eskişehir'e.

Fiyat, Katil Koç'la aynı internetten alırsanız 14 milyor, direk otogardan alırsanız da 15 zaten. Pazartesi-Salı yolculuklarımı Varan'la yaptım ve bir kez daha yıllar önce kendime verdiğim ama tutmadığım "bundan sonra sadece Varan'a bineceğim" sözünün sebebini anladım :)

O zaman hep birlikte sloganımızı tekrarlayalım:

"Varan'da küçük harflerle konuşulur..."

Cumartesi, Mart 15, 2008

Gittigidiyor yorumları :D

Bilmem hiç gittigidiyor'dan alış-veriş yaptınız mı? Yaptıysanız da hiç satıcınız hakkında yazılmış yorumları okudunuz mu...

Türklüğümüz ve delikanlılığımız, aynen bu açık artırma sayfasında da devam ediyor, hastasıyım. Buyrun bir alıntı:

Alıcı (1 yıldız vermiş):
1-) Artist 2-) Sattığı malın Güvenlık kodunu bılmıyo 3-) mal çizik dolu !
satıcının cevabı : o telefon haram olsun sana. 5 yıldızlık cihaz, kendi güvenlik kodunu defalarca yanlış girdiği için bu yorumu verdi, ahlaksız.

Siz boyle bir alıcıdan herhangi bir şey alır mıydınız? Hiç sanmıyorum :D

Classic ROCK!

Hueeeeee!!!!

Sonunda son yılların en anlamlı dergi aboneliğini gerçekleştirmiş bulunuyoruz Piko'nun baskıları sağolsun :) Yaaaw, bir gece salata'ya gidince daha fazlasını harcıyor insan nolacak diyerek, Classic Rock'a abone olduk. İnsanı daha mutlu eden bir dergiye az rastlanır. Şartları sıralayalım:

1- Classic Rock, süper gruplarla tanıştırır, eskileri gün yüzüne çıkarır.
2- Classic Rock, insana kendini gerçek bir Rock'n Roll camiası içinde hissettirir.
3- Classic Rock'a abone olmak çok hesaplıdır, yoksa tek tek almaya kalksan tanesi 25 milyondur.
4- Classic Rock, NME'den daha fazla sattığına göre, bu müzik türü asla ölmeyecektir. Demekki deri pantolonlar, yüz makyajları, iğrenç kahküller tarihten silinmeyecektir (en azından şimdilik).

O zamaaan, hemen Classic Rock'ın hafta sonu tavsiyesini burada yenileyelim. Tanışın efendim, Eyelash!.

:D Yazının en altındaki link'ten single'ın videosunu bilgisayarınıza indirebilirsiniz...

Cuma, Mart 07, 2008

Perşembe, Mart 06, 2008

Çalılar malılar...

Belediye başkanı olacak adam, benim devlete verdiğim parayla, Eskişehir yoluna genişliği devamlı ve düzensiz bir şekilde değişen, birçok yerinde şerit çizgileri bile olmayan manyak bir otoban inşa etmekle kalmadı. Sonunda bir yolunu bulmuş, iznini koparmış, koru sitesinin öncesindeki kimsenin beklemediği ışıklara çılgın üst geçidini de tamamlamak üzere.

Bir de yetmezmiş gibi, şehrin ortasından geçen bütün o Eskişehir otobanını ve havaalanı yolunu, baştan sona 4-5 metre aralıklarla manyak çalılar ve top gibi ağaççıklarla donattı!! Artik kimi zengin etti, hangi akrabasini, hangi kankasini kayirdi bilinmez...

Helal olsun, ne zenginmis ulkem! Bok gibi harciyoruz yollarin ortasindaki cali cirpiya, cimlere...

Çarşamba, Şubat 27, 2008

Eskişehir yolu...

Günlerden sonra ilk defa dün arabayla Eskişehir yollarındaydım, epey bir şeyler kaçırıyormuşum üzüldüm resmen. Bir de tabii fotoğraf çeken bir aletin yanımda olmayışına ayrıca yandım...

Temelli'ye bir şeyler oluyor herhalde, belediyesini mi kapatacaklar, Polatlı'ya mı bağlayacaklar bilinmez. Ankara'dan giderken bir üst geçide "Temelli Temelli kalmalıdır" yazmışlar, alla alla demiştim, dönerkense, "Temelli'nin hastasıyız, kapanırsa yastayız" pankartı olayı bitirdi. Bir duvar yazısı filan değil, baya böyle kocaman bir beze, pankart yaptırmışlar bu yazılarla! Bakalım bu kampanya etkili olacak mı...

Sonra yolda tıpkı Amerikan Güzeli'ndeki gibi, havada asılı bir torba gördüm. Resmen, yerden 2 metre yüksekte, kenarda, salınıyordu torba. Hayatın anlamını çıkarır mıyım acaba diye bir süre baktım ama, yoldan çıkıyordum çok etkilenemedim.

ve son olaraksa, yanımdan önde koruma arkadan kocaman arabasıyla Yılmaz Büyükerşen geçti! 26 001 heralde odur yani :)

---------------

Daha önce bahsetmedim galiba ama, bir infomania fanatiğiyim bir süredir. O da ne ki diyenlerin izlemesi gerekli. 3 dakikada bütün derdini nasıl güzel anlatıyor helal olsun. Kurgu dehası :) İyi çalışıyor çocukların kafası, acaba kaç kişi uğraşıyorlar... Son bomba aşağıda:


Perşembe, Şubat 21, 2008

13. Radyo ODTÜ Doğum Günü Partisi'nden...

Üzerinden epey geçti, ama en son bir şeyler yazışımın üzerinden de epey zaman geçti, affedelim kendimizi...

13. yaşını kutladı Radyo ODTÜ, ben 2001'de girmiştim. Yani 7 yıl oldu, yani Radyo ODTÜ'nün benli yılları, bensizlerden daha çok artık. Duygulanmalı mı, ağlamalı mı bilemiyorum. Ama durup durup, seviyorum beh yaptığım işi diyip, gözümü kapamak ve öylece devam etmek istiyorum... Belki de, akvaryumumun dışındaki dünyadan korkuyorum, bilemiyorum...

Neyse, işte o kostümlü geceden birkaç fotoğraf. Çoğunluk IWhyShy?'a ait tabii ki. Benim favorimse en alttaki fotoğraf...







Cumartesi, Ocak 26, 2008

Juno

Çok cici, sevimli, zorlamadan güldürüp "göz yaşı" döktüren bir film! 2007'nin enleri arasında aslında. Belki de Ellen Page'e "En İyi Kadın" oscarını kazandırıcak bilinmez...

Müzikleri de önemli aslında. Her ne kadar, filme eşlik eden şarkılar çok tipim olmasa da, galiba tek bir kare neden bu filme bu kadar ısındığımı özetleyecek. AIC t-shirt'üyle badana yapan bir Jennifer Garner :))

Salı, Aralık 25, 2007

Iron Maiden İstanbul'a gelse?

Mesela yani...

Bu yaz mesela...

Şöyle Ağustos gibi örneğin :)

Güzel olmaz mı?

Perşembe, Aralık 20, 2007

Lacie 320

:) Bir external hard-disk'ten daha güzel elektronik alet yok şu an benim için :)

Filmleri sınıfla, altyazı bul, DVD'lere bas, düzgün basmış mı kontrol et, üzerine isimleri yaz, numara ver, database'e gir cart curt. Oh be neymiş o işkence, bitsin DVD dönemi, açılsın hard-disk devri :))

Kazandığım bütün parayı harcamayı ne kadar da çok seviyorum :D

Pazar, Aralık 09, 2007

Sağlık...

Çok önemli...

Göbek? O da çok önemli... :)

Perşembe, Kasım 29, 2007

"House M.D." sezon 4

Ağzım açık izliyorum her bölümü!

4. sezona çok zor bir işle başladılar, ilk 3 sezondaki muhteşem üçlüyü dağıtıp yerlerine yeni adamlar koymaları gerekiyordu ve tam da House'a uygun bir şekilde, 20-30 kişiden 3 kişiye düşürme oyunu başladı.

İlk bölümlerde eski 3'lü geri dönsün lütfen diyordum, aradan 8 bölüm geçti ve artık o ilk 3'lü keşke hiç görünmese diyorum... Bu nedir?

İletişimin ikna gücü! :)) hahaha

Siyah-beyaz bölümüyle insanı çıldırtan, dahiyane bir dizi House M.D. Çok izlemem tv filan ama tarihin en önemli televizyonculuk olaylarından biri olduğu kesin... Tavsiyemdir...

Cuma, Kasım 09, 2007

Söylemiş miydim?

Nefret ediyorum Ankara'dan, söylemiş miydim? Her şeyinden, beni böyle yapışından...

Pazartesi, Kasım 05, 2007

Boşa Korna Çalma!


Ey bu blog'u okuyan medeni insanlar :) Medeni olmayanları ötekileştiren bu söylemin devamında önereceğim sayfa önemli bence.

Boşa Korma Çalma sayfası

Terör, türban, Amerika vs. yüzbin tane sorun varken bir bu mu kaldi diyenlerden olmadığınıza emin olarak, bu sayfaya girmenizi ve adınızı kaydettirmenizi öneririm. O ışık kırmızıdan turuncaya döndüğü anda korna yememek için hemen kalkıp, bir de üzerine yine korna ya da selektör yiyerek delirenlerdenseniz de oluuur; tunalı / kızılay farketmez, yaya ağırlıklı bölgelerde yürürken araba kornalarından arkadaşınızla konuşamayanlardansanız da...

Haydi bir de video o zaman size...

Perşembe, Kasım 01, 2007

Pes '08

Bilene de bilmeyene de anlamlı bir başlık oldu bu; pes edişlerim ve kendime "pes yani" diyişlerimin hayatımın 26. yılına tıpkı öncekiler gibi taşınacak olmasının yanında, esas bir de kendime küsmemi sağlayan bilgisayar oyununu da simgeliyor PES '08.

Yaklaşık 2 haftalık bir süre içinde, derslerimden biri için bir program fikri, diğeri içinse bir araştırma konusu ya da başka bir deyişle sosyal bilimler çatısı altında araştırılabilecek bir soru bulmam ve bunların ikisi için de başlangıç araştırması yapılmış, sayfa altına küçük puntolarla dipnotları belirtilmiş 3-4 sayfalık yazılar hazırlamam gerekiyordu. Son 3 gündeyim. Ne o var elimde ne öbürü, ama şansıma ne buldum? PES '08. Sabaha karşı 04.30'da bilgisayara bakıp, gerizekalı birkaç programcının yazdığı, esasında arka arkaya hesaplamalardan mevcut bir sarmalın içinde, parmaklarım acıyana kadar karşı kalenin filelerini havalandırmaya çalışırken buldum bir an kendimi geçen gün. Hastir napıyorum ben derken, dur bari yuvarlak olsun tam 5'te yatıyim diye bir maç daha yapmayı da ihmal etmedim...

Ey gidi salak Vefik; beyinsiz, tembel, şapşo Vefik...

Cuma, Ekim 26, 2007




Sırasıyla AKM, Sophie Marceu & Christophe Lambert, Francis Ford Coppola & Onur Ödülü...

Yaşanılması gereken bir tecrübeymiş, Altın Portakal...

Pazartesi, Ekim 22, 2007

Antalya'dan ilk izlenimler;

Altta soldaki resim, Anıl'ların evinin balkondan bir manzara, sağdaki resimse Sheraton Otel, internet sağlayıcımız yani :D


Sonuç, bedava internet, mükemmel manzara, kalorifer peteksiz ısıtma gerektirmeyen evler...

Burada yaşanır :D Tabii sokaklara çıkıp hanzo miktarını henüz görmedim ama sanki Ankara'dan ya da Eskişehir'den daha çok olacak değil ya...

Altta "Bazıları Festival Sever" için canla başla çalışan Anıl ve yanında da evini, Antalyasını seven Anıl olmak üzere iki tipleme çalışmam. Portfolyo olarak Prag'daki okula göndermeyi planlıyorum :p



Altın Portakal heyecanı şimdi başlıyor. Birazdan çıkıyoruz evden, biletler alınıyor, yabancı basınla bağlantıya geçiliyor, halkın içine giriliyor ve son olarak da Tony Ayres'le bir röportaj bir terslik olmazsa. Gün, umuyorum ki Michael Winterbottom'ın son filmiyle bitecek...

Pazar, Ekim 21, 2007

Kendinimi hiç bu kadar zavallı hissetmemiştim...

Evet, referandum...

Versen bir türlü, vermesen bir türlü...

Herkes haklı, herkes haksız...