İlk plan sabah 7'ydi tabi ki ama sonuçta yola sabah 9 civarında çıkabildik. Ben ilk başta Konya yolunda gideceğimizi zannediyordum (Hakan sırf bu yüzden bütün yol boyunca uyumadı). Neyseki, Eskişehir yolundan, önce Sivrihisar, sonra Afyon, sonra Denizli şeklinde ilerledik.
Superman'e özenerek kollarımızdan güç almaya çalıştık yolda. Ne de olsa, 65 beygir arabamız, virajlı/eğimli güney yollarında zorlanıyordu...
Ardından Muğla'ya ulaştık, Marmaris -> Datça -> Mesudiye -> Hayıt Bükü diyerek, aynı sırada, gittikçe küçülen ve kötüleşen bir yol grafiğiyle, hava karardıktan sonra, gece 20.45 gibi yazlığa ulaşmıştık. Gece farketmedik, ama gündüz bizi çılgın bir güzellik bekliyordu...
Daha ilk günden, çevredeki insanlara bakarak, sol tarafta görüldüğü gibi bir "atlet tatili" yapacağımız belli olmuştu. Denizde, en uygun saatlerde en fazla 15 kişi bulunuyordu. Hafif açıkta ya da iskeleye yanaşmış teknelerden, 15 yaşında Ruslar denize fıt fıt atlamıyordu. Ortalık ya tutucu, ya geveze ya da yaşlı insan kaynıyordu.
Son 2 günki "Haydi Bodrum'a" ateşimiz, yaşlı Hakan'ın itirazlarıyla "Kinyas olsaydı kesin götürürdü bizi" şeklinde bir gölgeye dönüştü...
Onun dışında neler mi yaptık?
Denize girdik, bolca uyuduk, kitaplar gazeteler okuduk, çevredeki dilsizlerle konuştuk, bol bol köfte yedik, devamlı ızgara temizledik, sarhoş frizbi oynadık, sarhoş köy düğünlerine katıldık, sarhoş dans ettik, sarhoş denize girdik, sarhoş bulaşık yıkadık...
Muzo Red Hot getirmeseydi ipod'unda, biz bitmiştik, verandada dans edemiycektik...
2 yorum:
O plaka da ne?!?!
hehe, genç göstersin diye 84'ünü aldım :p Bu iş süper kolaylaşmış yaw, hiç para filan vermiyosun, eline zımbalı bir kağıtta plaka listesi veriyolar :) Ordan seçiyosun...
Yorum Gönder